top of page

Kadim Mahalleler

Haneler, obalar, köyler, mahalleler, kasabalar, şehirler, ülkeler ve nihayet milletler eşyanın tabiatı icabı doğuyorlar, gelişiyorlar, büyüyorlar, yaşlanıyorlar ve nihayetinde her fani gibi ölüyorlar.

İnsanoğlunun toplu yerleşime geçtiğinden beri irili-ufaklı kaç bin yerleşim alanı dünya üzerinden kayboldu, silindi bunu henüz bilemiyoruz, kanaatim odur ki kıyamete kadar da bilemeyeceğiz.

Yeryüzünden silinen ve hiçbir bilgi kırıntısının dahi olmadığı okadar yerleşim alanı ve ırklar var ki bunların akıbetini merak ettiğimiz zaman insan dehşete düşüyor.

Kaybolan ve bir daha kendilerinin dünya sahnesine çıkması mümkün olmayan bu yerleşim alanlarının hazin sonucunun birçok sebebi olmakla birlikte akla gelen en büyük sebepler tabii afetler, savaşlar, kuraklık, hastalık vb. olarak sayabiliriz. Fakat bu sebeplerin hepsinin üzerinde bir sebep var ki oda insan unsurudur.

Şehirleri ve ülkeleri yaşatan ve gelecek zamanlara taşıyan yegâne unsur o şehirlerin ve ülkelerin kültür zenginlikleridir ve bu kültür zenginliklerinin doğuşu, yaşaması ve gelecek nesillere ulaşması için tek şart insandır.

Günümüzde adından sık ve bazen gıpta ederek bazen de tiksinti ile bahsettiğimiz bu kültürlerin oluşması için yüzyıllar hatta binyıllar gerekmektedir.

Netice olarak şunu net bir şekilde ifade edebiliriz;

İnsan varsa kültür oluşmuştur ve kültürün olmadığı, olamadığı yerleşim alanları da insanlar tarafından terk edilmiş yerlerdir.

Günümüz şartlarında insanlar memleketlerini, mahallelerini ve meskenlerini sadece tabii afetler, kuraklık, savaş vb. sebeplerle terk etmiyorlar, bu sebeplere maddi imkansızlıkları ekleyebildiğimiz gibi zenginleşmenin getirdiği daha iyi şartlarda ve daha konforlu ortamlarda yaşama isteğini de eklememiz gerektiği gibi nüfus artışları da oldukça ciddi bir etkendir.

Günümüze ve kendi memleketimize geldiğimizde ise göze çarpan en bariz durum şehrimizin yani kadim şehrimizin gözümüzün önünde ölmeye doğru can çekiştiğidir. Bu durum karşısında yaptığımız tek şey veya sergilediğimiz tek vefa, ölüme terk ettiğimiz geçmişte hayat bulduğumuz evimizin ve mahallemizin ismini “bizim eski ev-bizim eski mahalle” sıfatları ile yad etmekten ibaret.

Halbuki bizi biz yapan doğduğumuz evin yapısı, komşularımız, kışlık zahire için bir bayram havası içinde uyguladığımız imece usulü, ödünç aldığımız hacetler, sokak çeşmelerimiz, sokaklarda bulunan binek taşlarımız, camiinin minaresinde okunan cenaze salaları, gölgesinde serinleyip sohbetler ettiğimiz çınar ağaçlarıdır. Bütün bunları bir araya getirdiğimizde ise mahalle ve şehir kültürü meydan gelmektedir.        

 

Yukarıdan beri izah edegeldiğimiz sebepler yüzünden önce meskenlerimiz ve buna bağlı olarak kadim mahallelerimiz ve kadim şehrimiz boşalıyor. Boşalan yerlere kırsal kesim ve düşük gelir seviyeli yabancılar yerleşiyorlar, burada esas olan veya yanlış olan boşalan yerlere bu saydığımız kesimlerin yerleşmesi değildir. Bu kaçınılmaz kabuk değişimi demografik yapıyı bozduğu gibi kadim kültürümüzü de geri dönülemeyecek bir şekilde bozmaktadır.

Bizi rahatsız eden, kahreden eden ve kaçınılmaz gibi görünen bozulmanın çaresini günümüz şartları aslında bize altın tepside sunuyor.

 

ÖYLE İSE NE YAPMALI

 

Dünyanın pek çok yerinde ve bilhassa memleketimizde yaygınlaşan ve toplumun büyük kesimi tarafından kabul gören kentsel dönüşüm projesi bütün bu şikâyetçi olduğumuz ve devletimizden mutlak bir çözüm beklediğimiz hususun sonsuza kadar halledilmesi için önümüzde son fırsat olarak durmaktadır.

Müslüman Türk toplumunun şehirleşmesi Camii inşası ile başlar, yeni inşa edilen Camilerin etrafında iskân başlar ve zamanla orada bir mahalle oluşur. O mahalleler Camii cemaatinden müteşekkildir.

 

NASIL UYGULANABİLİR

 

Öncelikle mahalleler kendi içinde Cami merkezli adalara bölünür. Eski Camilerin hepsi vakıf malı olduğuna göre Vakıflar idaresinden kayıtları çıkarılarak zamanın idaresi tarafından vakıf mallarına ve camilerin bakım ve onarımlarına itibar edilmediğinden kullanılamaz hale gelen camiler aslına uygun olarak yeniden inşa edilmeli, caminin çeşitli sebeplerle değişik kişi ve kurumlar tarafından gasp edilen arsa vb. mülkler ortaya çıkarılarak ihya edilmeli, mahalle sakinlerinden her yaştaki insanların ihtiyacını karşılayacak sosyal donatılar (Millet Kıraathanesi, bakkal, berber, manav, spor alanları, çocuk parkları, hanımların sosyal faaliyetlerini yapabilecekleri yapılar) olmalı, yani dini ve sosyal hayat Cami çevresinde kümelenmeli.

Mahalle sakinlerinin günlük ihtiyaçları mahalle içinde karşılanmalı ki ihtiyaçlarını temin için çarşıya gidip karbon ayak izi oluşturmamalı,

  1. Muhtemel bir kıtlık tehlikesi dikkate alınarak Mahalle içinde sebze ekimi yapılmalı ve azami ölçüde meyveli ağaç dikilmeli ki hem beslenme hem sosyalleşme ve hem de karbon ayak izini azaltma yoluna gidilerek Dünyamızın kirlenmesini önleme hususunda katkımız olmalı,

  2. Kadim Mahallelerin bulundukları yerler şehir merkezinde kaldıklarından, tarihi ve yaşanmış acı-tatlı hadiselerin kazandırdığı kendine has karakteri olduğundan rantı yüksek bölgelerdir, bu bölgelerde yeni binaların inşası kat karşılığı sisteminde verilerek Kadim Mahalle sakinlerinden katılım payı istenmeyebilir

  3. Yeni yapılacak binalarda her daire için mutlaka en az iki araçlık kapalı otopark düşünülmeli (kesinlikle tek araç için dahi açık otopark alanı olmamalı),

  4. Binalar her türlü çevreci teknoloji ile donatılmalı

  5. Kadim Mahallelerin bazı sakinlerinin nesli tükenmiştir, bunların da yad edilmesi gerekir ki hem bunların hem de nesli devam eden ailelerin Hane Halkı (vatandaşlık numarası işlemlerinin veri tabanında kayıtlı en eski kayıtlara göre) sayımında adı geçen ailelerin lakapları cami girişinde plaket üzerine yazılmalı ve kadim sakinlerle tarihi bağ koparılmamalı,

  6. Sokaklardaki kurumuş ve yerinden alınarak belediyenin ardiyesine konmuş! çeşmelere yeniden hayat verilmeli, şu anda yerinde olmayanlar yerine konmalı, kitabeleri bulunarak veya yeniden kazınarak ihya edilmeli,

  7. Binektaşları vb. gibi sosyal yapılar restore edilerek korunmalı,

  8. Esas gayemiz olan Kadim Mahallelerin ihyası işini yaparken Camilerimiz bir parça da olsa eski itibarlı günlerine dönebilir,

  9. Isı ve ses tecridi için her türlü teknoloji kullanılmalı,

  10. Dünyamızın hızla kuraklığa doğru gittiği bir gerçek olduğuna göre mutlak surette Yağmursuyu Hasadı yapılarak meskenler ve ortak alanlar için kullanılacak su busuretle temin edilmeli,

  11. Kesinlikle ve kesinlikle güneş enerjisinden azami ölçüde -sıcak su-ısınma-enerji istifade edilmeli.

      Unutulmamalıdır ki belediye başkanlarının görevleri sadece imar faaliyetleri ve çevre temizliğinden   

ibaret değildir, belediye başkanı “şehrülemin”dir, yani şehrin en emin kişisi ve şehrin emanet    edilebileceği kişisidir, dolayısı ile başkandan tarihin derinliğine inebilen kültür ve inanç değerlerimizin korunmasını istemek bizim en tabii hakkımız olduğu gibi başkanın da bu değerleri en ön plana çekmesi başkanlığının varlık sebebi olmalıdır.

“HAYALİ BİLE CİHAN DEĞER” değil mi. 

MUSTAFA AFŞARATA 

-Cevre Danışmanı

bottom of page